30 Kasım 2010 Salı

En iyi 10 "el clasico" golü

Günün fotoğrafları






29 Kasım 2010 Pazartesi

El clasicoda barcelona rel madride tarihi fark attı 5-0




haftalardır sonucu merakla beklenen el classsicoda barcelona real madride tarihi fark attı.maçta baştan sona üstün bir oyun oynayan barcelona,neredeyse hiç zorlanmadan real madridi farklı yendi.


maçta goller dakika 10 da xaviden ,dakika 18 de pedrodan,dakika 55 ve 58 de david villadan ve son golde 90+1 de jeffrenden geldi


sarı kartlar;ronaldo,pepe,alonso,casillas,carvalho,sergio ramos,khedira(real madrid),valdes,puyol,messi,david villa(barcelona).


kırmızı kartlar;sergio ramos(real madrid).

el clasicoda ikinci yarı ve maç sonucu 5-0


maçta ikinci yarı başladı

real madridde mesut oyundan çıktı yerine diarra oyuna girdi.

dakika 48. messinin rel madrid yarı alanında kapığı top büyük tehlike yarattı.messinin şık hareketlerle ilerleyerek vurdu top sekti david villanın önünde kaldı hızla kalesine dönen casillas tehlikeyi önledi.

dakika 51 de bousqetse faul yapan alonso sarı kart gördü.

dakika 52 de messinin ceza sahasına yolladığı ara pas xavinin önünde kaldı ancak müsait pozisyonda xavi topu yan ağlara yolladı.

dakika 55. GOOOOOOOOOOOOOOOOOOOLLLLLLLLLLL messinin inanılmaz pasında villa topu köşeden kaleye göderdi 3-0.

dakika 58. GOOOOOOOOOOOOOLLLLLLLLLLLLLLLLL.maçta messi şov devam ediyor messinin orta alandan david villaya göndersiği mucizevi pasla david villa soldan ceza alanıa girdiği anda vurdu ve top kaleci casillasın bacaklarının arasından top ağlarla buluştu. 4-0

dakika 60 marcelo oyundan çıktı arbeloa oyuna girdi.

dakika 61 ronaldonun serbest vuruşunda top yandan outa gitti.

oyun tamamen barcelonanın kontrolüne girdi.

dakika 65 bousqetsin orta alandan serbest vuruşu direk kaleye gönderdi ve top az farkla outa gitti.

real madrid bu dakikalarda tamamen demorelize oldu.

dakika 70.maç tamamen barcelona şova döndü.

dakika 72 xavinin aradan gönderdiği topu carvalho eliyle kesti ve sarı kart gördü.

dakika 73. ramos real madrid yarı alanında villayaya sert bir haraket yaptı ve bunun sonucunda sarı kart gördü.

dakika 75. khedira ceza sahasının ortasında iniestaya sert bir hareket yaptı ve o da sarı kart gören real madridli oyuncular kervanına katıldı.

dakika 76 villa oyundan çıktı bojan krkic oyuna girdi.

dakika 77 bojan oyuna girer girmez iki net pozisyın buldu birincisinde kaleye dopfu giderken dengesini kaybetti ve aynı anda topuda kaybetti.ikincisinde ise topu doğrudan kaleye vurdu ancak casillas gole geçit vermedi.

dakika 80 puyol kendi ceza sahasında benzemaya yaptığı faul sonucu sarı kartla cezalandırıldı.

dakika 87 xavi oyundan çıktı yerine keita girdi,pedro oyundan çıktı yerine jeffren girdi,

maçta 90+3 oynanıyor

90+1 GOOOOOOOOOOOOOOOLLLLLLLLLL pedronun yerine giren oyuna giren jeffren bojanın ceza sahasına girerken yerden pasında jeffren durumu 5-0 getirdi.

90+3 messiye tekme atan segio ramos direk kırmızı kartla oyun dışında kaldı ve Ramos, tepki gösteren Puyol ve yedek kulübesinden gelen Xavi'yi de itti. Ramos bu pozisyonda kırmızı kartla atıldı.

maç ta son düdük, dünyada haftanın maçını ve 2010 yılının son büyük maçını barcelona 5-0 kazanarak hem ezeli rakibini hezimete uğrattı hemde 34 puanla liderlik koltuğuna oturdu ve rakibi real madride igdeki ilk mağlubiyetini tattırdı ve 32 puanla 2. sıraya itti.

El clasicoda ilk yarıdan notlar.


dakika 3'te pique ile kaleci valdezin çarpışması sonucu valdez kısa süreli bir sakatlık geçirdi.


dakika 7'de messinin şutu ceza sahasının içinden şutu kaleci casiilası geçip iç direkten oyun aln


GOOOOOOOOOllll dakika dokuz da iniestanın sol taraftan getirdiği topa yaptığı ortada yerden


orta sekip xavinin önünde kaldı o da casiilasın sağından topu ağlarla buluşturdu.


dakika 12'de di maria'nın şutunu kaleci valdez out'a çeldi.


dakika 14 ronaldo'nun sol taraftan getirdiği topu benzemeya ortaladı bu ortada abidal'ın ters vuruşu kornere gitti.


GOOOOOOOOOOLLLLLLLLLLL dakika 18'de Xavinin sağ kanattan sola yaptığı ortada top david viila ile buluştu. david villanın şutunda top kaleci valdezden sekti ve topu pedro tamamladı.2-0

dakika 20 de benzemanın ceza sahasının dışından yaptığı orta şut karışımı vuruş kalenin üsütnden outa gitti

dakika 23'te pedronun sağ taraftan yaptığı orta'yı ramos kornere çeldi

dakika 27 de pedro sağ tarafta ceza sahasın girerken yaptığı vurus casillasın açıyı iyi kapatması sonucu pozisyonu önledi.

bu dakikaya barcelona oyunu istediğ gibi forse etti kalesinde di marianın şutu ve bir kaç cılız atak dışında tehlike yaşanmadı.

dakika 31 saha karıştı maçta ronaldo ve barcelonalı oyuncular arasında bir gerginlik yaşandı.gerginlik ronaldonun guardiolayı biraz itmesi sonucunda ortaya çıktı. kalesinden gelen vakdez ve ronaldoya sarı kart çıktı.

dakika 35 te barcelona ceza sahası dışında david villanın romosa arkadan müdahalesi ile real madrid serbest vuruş kazandı.david villa sarı kar gördü.ronaldonun serbest vuruşunda top defansa çarparak kalenin sağından kornere çıktı.

dakika 36 da mesut'un kullandığı serbest vuruşu uzaklaştıran barcelona messi ile hızlı bir şekilde kontraya çıktı pepe madrid yarı alanında messiyi faulle durdurdu.sarı kart pepeye.

bu dakikalarda madrid ataklarını sıklaştırdı barcelona savunmaya çekildi.

dakika 38 de barcelona ceza sahasına göderile ara topa ronaldo yetişemedi ve yere düşmesi sonucu penaltı beklediler ama hakem outu gösterdi.

dakika 40 messinin ceza sahası dışından şutu outa çıktı.

messinin soldan gelerek real madrid ceza sahasına girdi ancak pepe topa messiye yetişerek.şut imkanı tanımadı.


dakika 43 ronaldonun ceza sahasına girerek şutunu çekti top defanstan kornere gitti.

dakika 44 ronaldonun uzaktan şutunda top kaleci valdezdezin kucağında kaldı.

dakiaka 45 te messi hakemi aldatmaya yönelik hareketten sarı kart gördü.

maçta 45+2 oyananıyor.

hakem gonzales ilk yarıyı bitirdi.

El classicoyu kim kazanır anketimiz sonuçlanmıştır

26/10/2010 tarihinde başlattığımız el classico maç sonucu anletimiz sonuçlanmıştır anketimiz de toplam 116 oy kulanılmıştır oyların 59'u(%50'si) barcelona kazanaır 48'i(%41'i) real madrid kazanır, oyların 9'u(%7'si) beraberlik sonucu için oy verilmiştir anketimize katılımlarınız için teşekkür ederiz.

Jose Mourinho calm in eye of El Clasico storm as Real Madrid prepare to take on Barcelona



An audience with this consummate performer was held up for several minutes on Sunday as the Real Madrid manager, having slipped quietly into the room, smiled mischievously before sloping away for a few words with Zinedine Zidane.
It is a time-honoured trick of Mourinho’s to remind journalists how far down in his order of priorities they stand. So magnetic is his personality, even the greatest players to have worn Real’s all-white strip want to bend his ear.
The honour was hardly lost on him as he confirmed afterwards, to the likely and lasting anguish of the Premier League, that he wanted to remain in Madrid for “lots of years”.
The sound you could hear were howls of despair from Manchester United fans, who had all but anointed Mourinho as Sir Alex Ferguson’s natural successor, and from every figure in the English game who has remained so helplessly in his thrall.
Ian Holloway, the sage of Blackpool, believes he has “much to learn” from the brilliant Portuguese — if so, he should have been listening at Real’s Valdebebas training base yesterday for the privilege.
Holloway claims, innocently enough, that he simply wants be at the Nou Camp tonight for El Gran Clasico between Real Madrid and Barcelona, indubitably the hottest ticket on planet football.
Just name your sub-plot: Cristiano Ronaldo versus Lionel Messi, Mesut Ozil versus Andres Iniesta, Iker Casillas versus Victor Valdes. Mourinho could plausibly claim that the battle, which should define the Spanish season, is not about him.
Of course, though, it is; indeed, the one-on-one that dominated conversation here was himself versus Barcelona, the club he nurtured and then, in Catalan eyes, betrayed.
“These are definitely the two best teams in the world,” he says, with a relish to suggest he is not contemplating leaving Spain any time soon. “I like to play these games.
"There are games, whether because of difficulty or dimension or consequences, that I like more than others. I like the Champions League, because there a team gets knocked out and has to watch it on television, while another that gets to play. Adrenalin’s flowing in when you know you can be eliminated, so this isn’t as big for me.
“I like games that are decisive. We might play Barcelona in the Champions League, but in La Liga it’s a different way of understanding.
"After this game, no one will go home with the frustration of having lost the chance to win a big competition. There are so many matches left, but this is still a big game. I like that added pressure. I hope it’s not the last time I play against Barcelona. I hope to play more real Clasicos, for lots of years.”
But Mourinho neglects to mention the fevered hostility into which he is about to be plunged. No Barcelona supporter forgets or forgives the pain he has visited upon them since he left their employ 10 years ago as a humble translator.
Apparently, it was not enough that he should traduce Frank Rijkaard, their former manager, as trophy-less, or that he felt compelled to stage a provocative touchline knee-slide when Chelsea scored a late equaliser against them in 2006.
The rawest memories are of his crazed jig at the final whistle of Inter Milan’s Champions League semi-final win last season, at Barcelona’s expense.
This was beyond the pale, as goalkeeper Valdes sought aggressively to remind him as he danced across the pitch. On his return six months later at the helm of Real, the hated enemy, does he not fear the reception, even for his safety?
“I’ve been there with Chelsea, Inter, too,” he says, coolly. “Remember Chelsea against Barcelona. I expect the reception to be exactly the same.
" I hope we have the mentality where, even if we are losing, we still have the confidence to win, to keep our feet on the floor and continue to play. I don’t want to lose attitude or self-esteem. I am totally tranquilo.”
Mourinho might be best advised re-enacting his return to Chelsea in March, when he slipped out of the tunnel quietly, ahead of his players, to spend a few seconds in solitary splendour in the Stamford Bridge dugout. It signalled respect for his old club, while allowing photographers to capture the poignancy of the moment.
Such a tactic could take the edge off the ire among Barcelona’s ultras, understood to be preparing their most vitriolic welcome since they bombarded Luis Figo in 2002 with plastic bottles, golf balls and the infamous cabeza de cochinillo — the severed head of a suckling pig.
“It’s very special,” Mourinho admits, suppressing a smirk. “I’d be lying if I said it wasn’t.” For a man confronting a tumultuous 48 hours, he appears remarkably serene.
After the brutal baptism of his first Clasico, he receives a verdict from Uefa tomorrow on charges of orchestrating the deliberate dismissals of Xabi Alonso and Sergio Ramos in last Tuesday’s Champions League at Ajax.
Beset by claims from Spanish commentators, and Arsène Wenger, that he has sullied Real’s traditions of honesty and integrity, he is less than popular this week.
“I know I’ll get a hostile reception. That’s just football. I beat them with Chelsea and Inter and now I’m coaching their rivals. That’s too much. But it’s the way it works. It will still be Tuesday the next day. There are all the conditions to be a great game — and that is what I want.
“I am worried about the team as always. I don’t change my way of working because it’s Barcelona or any other team. Barcelona are better than the others in the Spanish championship but we have to discover a solution to their great qualities.”
For the first time for a match outside the Premier League, the showpiece will be broadcast live on Sky in 3-D. The challenge for Messi and Ronaldo to unleash their full range of tricks is plain.
But if Mourinho is in menacing mood towards Barcelona, he at least had a conciliatory word for opposite number Pep Guardiola, about the only figure in Spanish football of whom he has not already made an enemy.
“He’s a club man, he knows every aspect of the club,” Mourinho says. “He’s the man Barcelona want. We used to work together there, and I think he’s the perfect man to coach them for as long as he wants.”
If his love affair at Real continues, we might soon be saying the same about Madrid and Mourinho.

İnadına Galacticos!


Türkiye'de Barcelona sevgisi almış başını gidiyor. Real Madrid'i kralın faşist takımı diye nitelendirip, Barcelona'yı bağzımsızlık mücadelesinden dolayı yere göğe sığdıramıyorlar. Ama bu iki yüzlü taraftarların hepsi aynı konumda olan Diyarbakırspor'a en ufak sempati beslemiyor. Hatta yeri geldiği zaman "kahrolsun PKK" diye slogan atıyorlar. "Futbolcular modern çağın gladyatörleridir " diyen tayfa yine bu romantik futbolsever kesim. Ama Tekmeler Messi'ye yapıldığı an futbolcular gladatörlükten çıkıp çağımızın baletleri oluveriyor.Hatta  Gladyatör sever futbol romantikleri Serie A nın çatır çatır sert futboluna bile burunlarını kıvırıyorlar. En son dünya kupasında futbolda romantizmin yeri olmadığına Almanya, Maradonalı Arjantin'e dört atarak son vermişti. Amam yok sadece bir süreliğine susturmuşlar romantikleri. Şimdi Mesut ve Khedira'dan, futbol romantiklerine bir tokat daha atmasını diliyoruz. Yaşasın Kral yaşasın Madrid. Kraldan çok kralcıyız. Var mı itirazı olan?

Los Galacticos

28 Kasım 2010 Pazar

Real madrid ve Barcelona da oynamış oyuncular.




real madrid ve barcelona ispanyanın en büyük 2 takımında futbol oynamış oyuncular ve bu oyuncuların kimler olduğu her zaman merak konusudur.futbolseverler olarak bildiğimiz sadece bir kaç tane oyuncu vardır bunların en önemlisi luis figo ve ardından luis enrique ve ronaldo gelir.özellikle figo'nun barcelonadan real madride geçmesi futbol dünyasında 2000 yılında meydana gelen en önemli oyunlardan biri ve galacaticos'un başlangıcıdır.bu bilindik oyuncuların dışında 30 civarı daha oyuncu vardır real madrid ve barcelona takımlarının her ikisinde oynamış işte bu futbolcular;


TRANSFER TARİHLERİ

Alfonso Albéniz From Barcelona to Reala Madrid (1902)

Luciano Lizarraga From Barcelona to Reala Madrid (1905)


Charles Wallace From Barceloan to Real Madrid (1906)

José Quirante From Barcelona to Real Madrid (1906) ( madrid’ten başka bri takıma transfer olup oradan barcelonaya gelmiştir)

Alfonso Albéniz From Barçeloana to Real Madrid (1911)

Arsenio Comamala From Barcelona to Real Madrid (1911)

Walter Rozitsky From Barcelona to Real Madrid (1913)


Ricardo Zamora From Barcelona to Espanyol to Real madrid (1930)


Josep Samitier From Barcelona to Real Madrid ( 1932)

Hilario Juan Marrero Pérez From Real madrid toValemcia to Barcelona (1939)

Alfonso Navarro From Barcelona to Real Madrid (1950)

Justo Tejada From Barcelona to Real Madrid (1961)

Jesús María Pereda From Real madrid to Real Valladolid to Sevilla to Barcelona (1961)


Evaristo de Macedo From Real Madrid to(arada oynadığı takım?) to Barcelona (1962 )


Fernand Goyvaerts From Barcelona to Real Madrid (1965)


Lucien Muller From Barcelona to Real Madrid) (1965)


Lorenzo Amador From Real Madrid to Hercules CF to Barcelona (1980)


Bernd Schuster From Barcelona to Real Madrid (1988)


Luis Milla (Barça to Madrid) (1990) Luis Milla From Barcelona to Real Madrid (1990)


Gheorghe Hagi From Real Madrid to Brescia to Barcelona için (1994)


Fernando "Nando" Muñoz From Barcelona to Real Madrid (1992)


Julen Lopetegui From Real Madrid to CD Logroñés to Barcelona (1994)


Michael Laudrup From Barceloan to Real Madrid (1994)


Robert Prosinečki From Real Madrid to Real Oviedo to Barcelona (1995)

Miquel Soler From Barcelona to Sevilla to Real Madrid (1995)


Luis Enrique Real madrid to Barcelona (1996)


Daniel García Lara From Real Madrid to Real Mallorca to Barcelona(bu oyuncu aralarında denizlisporun da olduğu birkaç takım da daha oynamıştır) (1999)


Luís Figo From Barcelona to Real Madrid (2000)


Albert Celades From Barcelona to Celta Vigo to Real madrid (2000)


Alfonso Pérez Real Madrid to Real Betis to Barcelona (2000)


Ronaldo Barcelona to Inter to Real madrid (2002)


Samuel Eto'o ( Real Madrid to Real Mallorca to Barcelona (2004)


Javier Saviola Barcelona to Monaco and Sevilla to Real Madrid (2007)

son derbide cimbomdan ali samiyene buruk veda


yakın bir zaman da türk telekom arena stadına taşınacak olana cimbom son derbide beşiktaşa2-1 yenildi.maça galatasarayın atakları ile başlandı ancak daha 8.dakikada holoskonun ceza sahası içinde düşürülmesi ile penaltı kazanan beşiktaş ispanyol yıldızı guti ile penaltıyı gole çevirerek 1-0 öne geçti golden sonra beşiktaşın defansa çekilmesi ile galatasaray baskıyı dahada arttırak golü daha çok aramaya bşladı.bunda özellikle ilk yarıda nobrenin ileride top tutamasından dolayı galatsaray kendi sahasına golen topları çok rahat bir şekilde topu rahat bir şekilde beşiktaş yarı sahasına taşıyordu.


ikinci yarıda özellikle 55.dakikaya yokları oynayan nobre ve bu dakikadan sonra oyuna ağırlığını koyan guti daha aktif hale gelerek,ileride top tutmaya başladı ve beşiktaş maça ağırlığını koydu.


Beşiktaş Nobre ile 2. golü buldu.Guti sol kanatta topla buluştu, ceza sahası içine ortasını yaptı, Nobre yükseldi kafayı vurdu ve top köşeden kaleci Ufuk'un uzanmasına rağmen ağlarla buluştuğudan dakikalar 78'i gösteriyordu.


dakika 90 da Galatasaray Kewell'ın attığı gol ile durumu 2-1 yapıyor.Mehmet Batdal sol kanatta topla buluştu, ceza sahası içine ortasını yaptı, Kewell yükseldi kafayı vurdu ve top direğe çarparak kaleci Cenk'in bakışları arasında ağlarla buluştu.


beşiktaş bu galibiyetle liderle arasındakipuan farkının açılmasını engelledi ve puanını 24'e çıkardı ve 5.sıraya yükseldi.


galatasaray ise ligdeki 7.mağlubiyetini aldı ve lider trabzonspor ile arasıdaki puan farkı 16 ya çıktı ve şampiyonluk yarışına havlu attı. maçın içerisinde sadece belli bir kesimin yönetimi istifaya çağırdığı görülmüştür maç sonunda hüsrana uğrayan taraftarlar hep birlikteyönetimi yüksek sesle istifaya çağırdı.





gareth bale


tam adı gareth frank bale olan 21 yaşındaki galli kanat oyuncusudur. bale 16 temmuz 1989'da gallerin başkenti galler de doğdu. gareth bale ilk olarak 5 kişilik halı saha turnuvasında southampton'ın dikkatini çekti. bale whitchurch lisesindeyken, bale futbol kadar rugby, hockey oynayıp uzun mesafe koşabiliyordu. bale'in pek çok spor branşını başarı ile yapabiliyordu ancak spor hocası bale ile ilgili kurallar özel kurallar yazdı ve bale'in sadece one touch football(dokuz aylık) oynayacaktı ve sol ayağını kullanmadan.bele bathteki southamptonına bağlı bir futbol akademisinde denendi,ilk başta her ne kadar emin olmasalarda southampton ona burs vermeye karar verdi.yaşının 16 olmasına rağmen okulunun 18 yaş altı takımının Cardiff & Vale Senior Cup'ı kazanmasına katkıda bulundu ve 2005 yazında okulundan ayrıldı.

millwall karşısına southampton forması ile ilk kez çıktığında southampton'ın en genç forma giyen 2. oyuncusu oluyordu.(ilki theo walcott).bale ilk lig golünü derby country'e karşı kaydetti ve bu onun ilk lig golü olması yanıda ilk free-kick golüydü. 2.golünü ise pride parka karşı atan bale gol sayısını 2'ye çıkarmış oldu.2006-2007 yılında toplam 3 gol daha kaydeden galli oyuncu,gol sayısını 5'e çıkararak sothamptona vede edip premier lige totenhama transfer oldu.


totenham houtspur 18 yaşındaki bale için southamptona 5 miyon £(sterlin) ödedi.ilk resmi maçında manchester united'a karşı oynayan bale ilk gollünü 2.maçında fulhama karşı kaydetti.ilk free kick golünü ise(totenhamdaki) londra derbisinde arsenala karşı kaydetti.bale bir sol bek olmasına rağmen totenham forması ile hızlı bir başlangıç yaparak 3 gol attı,bu bir sol bek için gayet iyi bir rakam.


bale 2008 yılının şubat ayında geçirdiği sakatlık sonucu sezonu kapatmak zorunda kaldı.totenham bir yıl önce transfer ettiği bale ile 4 yıllık yeni bir sözleşme daha yaptılar.2008-2009 yılı bale için pek iyi geçmedi sadece 16 maçta forma giyen bale,hiç gol kaydedemedi


2009-2010 sezonuda bale için iyi başlamaya 2.sezondu,bale 2009 yılının haziran ayında dizinde geçirdiği ameliyat sonucu yaklaşık 3 ay boyunca sahalardan uzak kaldı.26 eylül 2009 da burnley'i 5-0 yendikleri maçya sonradan oyuna giren bale,daha sonra kendisi için deneme niteliğinde olan FA cup maçında fulhamı 2-0 yendikleri maçta 90 dakika forma giydi.


2009-2010 yılının ilk golünü arsenale karşı atan bale bir kaç gün saonra oynanan chelsea maçınıda boş geçmedi.2009-2010 yılında kendini hem harry redknappa hemde premier lige ispatlayan bale,2010-2011 yılının başlaması ile avrupa şampiyonlar ligine damgasını vurdu.bale,şampiyonlar ligindeki ilk golünü 4-1 yendikleri twendte maçında kaydetti.gareth bale'in bütün dünyaya ismini duyuran maç italyada oynadıkları inter maçıydı;

bu maçta totenham kalecisi gomezin 9.dakikada oyundan atılması ile 10 kişi kalan totenham,art arda gelen gollerle 14.dakikada 3-0 geriye düştü ve ilk devre bitmeden eto'nun golü ile maç 4-0'a geldi.ikinci yarıda ise tüm dünya bale şovu izledi.52 .dakikada farkı 3'e indiren bale,dünyanın en iyi sağbeklerinden maiconun kanadının adeta otobana çevirerek maicona sahayı dar etti.90+1 ve 90+2 de 2 gol. daha atarak totenhamı bir hezimetten kurtardı ve adını tüm dünyaya duyurdu.bale'in inter şovu londrada da devam etti ve totenhamı 3-1 yendikleri maçta 2 asist yapan bale maiconun kanadını bir kez daha otobana çevirdi.


bu maçtan sonra dünya devlerinin transfer listesine giren bale'in ismi barcelona ve real madrid ile anılmaya başladı.bu sezon 4'ü premier ligde 3'ü şampiyonlar liginde olmak üzeretoplam 7 gol bonservis bedeli 20 milyon euro olan bale totenham'ın bu sezonhem savunma hem de hücum hattında en önemli isimlerinden biri oldu.



27 Kasım 2010 Cumartesi

Fenerbahçe Olimpiyat stadı büyüsünü alex'le bozdu



Fenerbahçe son 3 sezondur puan dahi alamadığı olimpiyat stadındaki belediye maçları geleneğini bozarak 3 yıl aradan sonra ilk puanlar ve galibiyetini aldı.Süperligde adeta fenerbahçenin belalısı haline gelen büyükşehir belediyespor'u brezilyalı büyücüsü,alex de souza ile devirdi.Niangîn penaltı kaçırdığı maçta iki tarafta net pızisyonlardan faydalanamadı,fenerbahçenin golü dakika,33.dakikada geldi.

3. dakikada İbrahim Akın'ın ceza sahası önünden sert şutunda, kaleci Volkan topu son anda üstten kornere çeldi

33. dakikada Fenerbahçe 1-0 öne geçti. Rakip yarı alanda pres yapan Cristian, Efe'nin ayağındaki topa müdahale edince, meşin yuvarlak Mahmut'un önüne geldi. Presini sürdüren Cristian, Mahmut'un ceza sahasında uzaklaştırmak istediği topu kaparak, sağda bulunan Mehmet Topuz'a çıkardı. Mehmet Topuz'un yerden ortasında hızlı çıkan Alex, kale önünde ayak koyduğu meşin yuvarlağı ağlarla buluşturdu ve fenerbahçe 1-0 öne geçti.





54. dakikada İstanbul Büyükşehir Belediyespor'un geliştirdiği atakta Gökhan Süzen'in pasında sağ çaprazda topla buluşan İbrahim Akın'ın şutu üstten auta gitti.

78. dakikada penaltı sonrası hakeme itiraz eden Ekrem hakem tarafından sarı kart gördü, hakeme itirazı devam eden Ekrem ikinci sarı karttan oyun dışında kaldı.

Fenerbahçe'de sakatlığı nedeniyle bu sezon henüz forma giyemeyen Uğur Boral, 8 ay 23 gün sonra kadroda yer aldı.
Fenerbahçe'de 3 maçlık kırmızı kart cezası sona eren Lugano, sakatlığı nedeniyle kadroya alınmadı
Atatürk Olimpiyat Stadı'na gelen yaklaşık 30 bin sarı-lacivertli, takımlarını coşkuyla
destekledi

G.antep'te Karadeniz fırtınası


Gazintep Kamil Ocak stadında oynanan maça ev sahibi takım çok hızlı başladı ve maçın daha 2.dakikasında emre güngör'ün golü ile 1-0 öne geçti.Maçın 30.dakikasında Burak'ın golü ile1-1'lik eşitliği yakaladı.Maçın 38.dakikasında gaziantepsor savunması topu uzaklaştıramadı ve selçuk'un yerde kalması ile hakem penaltı noktasını gösterdi ve penaltıya neden serdar kurtuluş kırmızı kart gördü.Penaltı atışını gole çeviren burakkendisinin ve takımın 2.golünü kaydetti.Maçta 75. dakikada Colman'ın ara pasında Jaja, kaleci Karcemarskas ile karşı karşıya kaldı. Jaja, Karcemarskas'ın solundan topu ağlara göndererek skoru 3-1 yaptı ve 90 dakikalık maçın skorunu da belirlemiş oldu ve bu galibiyetle Trabzonspor puanını 33'e çıkardı ve liderliğini sürdürdü.

26 Kasım 2010 Cuma

Guardian'dan şahane bir "El Clasico" yazısı



When, exactly, did Real Madrid become known as the Régime Team? Nobody knows for sure. It wasn't long after General Franco finally seized control of all Spain in 1939 that the despot slipped into a minor funk when Sevilla beat his hometown side Racing Ferrol in that year's cup final. It's also on record that he'd helped out Athletic de Madrid immediately after the civil war, merging them with the airforce team, renaming them Athletic Aviación (and later the more Spanish-friendly Atlético Aviación), then forcing the best young players into military service so they could turn out for this new fighting-fit site.

Still, he wasn't obsessed with one side in particular, more with simply keeping down anyone with an independent thought in their head. Like the Catalans, for example. And when Barcelona found themselves 3-0 up after their home leg of their 1943 Spanish Cup semi-final, despite being kicked all around their Las Corts stadium by opponents Real Madrid, something had to be done.

Franco's régime got to work. First they ensured the atmosphere in the return leg at Real's Chamartin stadium would be super-oppressive. The crowd at Las Corts had, oh so outrageously, supported their own team, ran an ostensibly serious argument published ahead of the match in Madrid-based newspaper Ya. These Las Corts hoodlums had "whistled at the Madrid players with the clear intention of attacking the representatives of Spain". My. In turn, Madrid's crowd were encouraged to reciprocate – and to this end were given free whistles upon entrance to the ground, a tasty atmosphere guaranteed.

Then on the day of the match, to make sure Barça's players got the centralist message, Spain's director of state security visited their dressing room just before kick-off. Packing a loaded gun – though some Madridistas question the packed piece – he quietly reminded the visitors that "you are only playing because of the generosity of the regime that has forgiven you for your lack of patriotism". A singular inspirational team talk having been delivered, the following kickabout was only ever going to end one way. Real scored early, then made it two on the half-hour, whereupon Barça, fearing lethal consequences, properly capitulated; it was 8-0 to Madrid by half-time. The second half was a relative non-event, the game ending 11-1.

Still, much good it did Real. They lost the final 1-0 to the Basques of Atletico Bilbao, much to Franco's displeasure, while nobody except the most myopic Madridista takes their record win over Barcelona seriously these days. The most embarrassing scoreline in the history of El Clásico? Perhaps, but only for Real. Though that's only if we're not counting that risible 6-2 defeat at the Bernabéu last year.

2) Real Madrid 5-0 Barcelona (La Liga, 1953-54)

In March 1952, Real were 19 years into a championship drought when Millonarios of Bogota took part in a friendly tournament at Chamartin to celebrate the Spanish club's 50th anniversary. In the Colombian club's first match, against Sweden's Norkoeping, little-known Argentinian midfielder Alfredo di Stefano scored twice. In their second, playing the birthday boys, Di Stefano bagged another two. With both Real and Barcelona scouts sitting in the stand nodding like hipsters appreciating the far-out syncopations of modal jazz, the chase was suddenly on to sign this freeform genius.

Problem was, who should they attempt to buy Di Stefano from? He had walked out on Argentinian side River Plate to join Millonarios in 1949, but the cowboy Colombian league was unrecognised by Fifa at the time, leaving a terrible tangle of red tape. Barcelona made their move in 1953, agreeing in principle a deal with River Plate, who were happy to sell providing Millonarios agreed. Which they didn't. Not that it stopped Di Stefano, who left for Barcelona anyway, playing for the Catalans in a couple of friendlies.


Then Real got involved, paying Millonarios 1.5m pesetas for the player. Barça responded by giving River Plate 4m pesetas. Which is when things became überfarcical. The Spanish federation passed a law banning the purchase of foreign stars. It looked like Di Stefano would end up at Juventus. At which point the regime changed their mind, lifting the ban on foreigners, and suggesting Real and Barça share Di Stefano, season by season. Utterly fed up with the machinations of Madrid-based government, and shafted through several axis and beyond all reason, Barça pulled out in exasperation, Real giving them the 4m pesetas they had put on the River Plate.

Two weeks after signing for Real, Di Stefano made his El Clásico bow, scoring four goals in a 5-0 win. An instant legend, his 29 goals in that 1953-54 season helped Real to their first title in 21 years. The following season saw Real record another 5-0 home win against Barcelona, and bag another title, one that allowed them entry into the inaugural European Cup. And everyone knows what happened then. Especially in Catalonia.

3) Real Madrid 3-1 Barcelona, Barcelona 1-3 Real Madrid (European Cup, 1959-60)

Barcelona hadn't won a La Liga title for five years when Helenio Herrera left Os Belenenses for Las Corts in 1958. In the interim, their great rivals Real Madrid had racked up three titles and two European Cups – and were about to add another league and European double to that tally. Under Herrera, things slowly began to change.

Herrera didn't make any major changes, but then he didn't need to; he had Sandor Kocsis, Zoltan Czibor, Luis Suarez and Laszlo Kubala at his disposal. Toying with an early version of overlapping full-backs, he almost immediately led Barça to a 6-0 win over a London XI in the 1958 Fairs Cup final, then in his first full season won a league and cup double, beating Real Madrid 3-0 en route. A second league title quickly followed.

But Barça were about to shoot themselves in the foot. Herrera started leaving a booze-soaked Kubala out of the team, causing friction with his biggest-name player and the majority of the Barça board. President Francesc Miro-Sans initially backed his manager, but when Herrera sided with his players in a dispute over bonus payments ahead of their 1959-60 European Cup semi-final against Real, he rubbed Miro-Sans up the wrong way. The subsequent 6-2 aggregate defeat against the perennial champions of Europe – a hammer blow to a Barça side fed up of seeing their closest rivals dominate the continental scene – saw Herrera initially suspended, then quickly sent skittering down La Rambla on the more padded sections of his fundament.

It was an act of supreme folly. Herrera went to Internazionale, wasting little time in building La Grande Inter and winning three Serie A titles and two European Cups. Barça's trophy haul in Herrara's wake wasn't so impressive. Oh no.

4) Real Madrid 2-2 Barcelona, Barcelona 2-1 Real Madrid (European Cup, 1960-61)

Actually, Barça's sacking of Herrera didn't initially appear the act of folly it proved to be. Immediately after the Argentinian departed, Barça retained their Fairs Cup. Then, four months into the following campaign, their greatest dream came sweetly true.

Fourteen days after Barça's aforementioned 1958-60 Fairs Cup win, Real Madrid had delivered their signature performance, thrashing Eintract Frankfurt 7-3 in the 1960 European Cup final. They had retained their trophy. And it was their trophy: they had won every single European Cup and had never failed to win a European fixture at the Bernabéu. But some things are just written. And sure enough, Spanish champions Barcelona were drawn against European champions Real in the second round of the 1960-61 European Cup. It would prove a controversial battle.

Both legs were refereed by Englishmen and on both occasions the officials angered Real. In the first leg at the Bernabeu, Real were 2-1 up with three minutes to play when referee Arthur Ellis ignored a linesman flagging Sandor Kocsis offside, waved play on, then blew for a penalty when the Hungarian was fouled. Barcelona equalised and for the first time in the tournament's history, a team left Real's stadium unbeaten.

In the second leg, referee Reg Leafe disallowed four goals, three of them by Real. "Leafe was Barcelona's best player," said Real president Santiago Bernabéu after the match, a fact borne out by footage which offers little supporting evidence in the way of foul play ahead of any of them. But it made no difference. Real were out, with Di Stefano suggesting Uefa were fed up with Real's domination of "their cup".

And so to that Herrera folly. Barcelona reached the European Cup final, but would be beaten by Benfica. They had to wait another 31 years to win their first European Cup. In the shorter term, Real had the last laugh, beating Barcelona 5-3 in the Camp Nou two weeks later, then winning La Liga, 20 points clear of fourth-placed Barça. The Catalans then watched in horror as Real made it five La Liga titles in a row, a run which culminated – in the succession of Herrera's two-times European champs Inter – as kings of the continent in 1966. Ye ye.

Barça did not win La Liga for another 13 years.

5) Real Madrid 0-5 Barcelona (La Liga, 1973-74)

But when they did, it was payback time for the Di Stefano affair. Sort of. Barça had lined up Ajax superstar Johan Cruyff in August 1973, but dithered over paying what looked like ending up as a world-record fee. Real, possibly simply to annoy, dangled a crazy £1m cheque in front of Ajax and the Dutchman, but their cheeky bid for the era's greatest player was scuppered when Barça bit the bullet and quickly rushed through the deal for a boundary-breaking £922,000.

Cruyff's first visit to the Bernabéu as a Barcelona player would become arguably the greatest night in Barcelona's history. Cruyff bossed the game, setting up three goals, scoring another with a languid, mazy run, and making Real's spanking-new star signing Gunther Netzer look very ordinary indeed. Barça won 5-0, and went on to enjoy their first title-winning season since 1960.

To level-headed neutrals, Cruyff's legendary 'Impossible Goal' against reigning champions Atlético Madrid, which saw him backheel a right-wing cross into the top-left corner at head height, had been that season's top moment. But for Barça fans, the parallels with Di Stefano were impossible to ignore: a five-goal win over the enemy, and the end of an overlong title drought. So this game was the highlight, the best evening ever. (And also the highlight of Cruyff's anti-climatic Catalan playing career, as his Barça made no mark in Europe, failing to win any more league titles. But that's another story.)

6) Barcelona 5-0 Real Madrid (La Liga, 1993-94) and Real Madrid 5-0 Barcelona (La Liga, 1994-95)

Cruyff would make more of a mark on Barça as manager, leading the club to their first European Cup in 1992 and four consecutive La Liga titles between 1990-91 and 1993-94. Danish winger Michael Laudrup was the heartbeat of that side – the Dream Team – but found himself marginalised after Cruyff bought Romario in the summer of 1993. Even so – and despite falling out with Cruyff over his treatment – Laudrup starred in Barcelona's early-season 5-0 humping of Real Madrid. But it was his last big game with the club: after being forced to watch both the second El Clásico of the campaign and Barça's capitulation in the European Cup final to AC Milan from the stand, Laudrup demanded a transfer.

He went, sure enough, to Real Madrid. Whereupon the script wrote itself. Laudrup's first appearance in an El Clásico since helping Barça to a 5-0 win ended in – you already know this – a 5-0 victory for his new team Real. And having won four titles in a row with the Dream Team, he became Barça's living nightmare, removing their La Liga crown and delivering it to Real, his personal fifth title in a row.

El Clasico

El Clasicoya 3 gün kala nefesler tutuldu...

2 Kasım 2010 Salı

Bursa golsüz,Bursa puansız


şampiyonlar ilk 3maçında gol ve puanı bulunmayan bursaspor manchester'a kendi evinde boyun eğdi ve4. maçındaki 4.yenilgisini aldı.Maça iyi başlayan bursapor ilk yarıda manchesterdan daha iyi bir performans sergileyip pozisyonlar bulmasına rağmen bunları değerlendiremedi özellikle sercan'ın bulduğu pozisyonlar.İkinci yarıya çok hızlı başlayan machester daha ikinci yarının 3. dakikasında Fletcherla 1-0 öne geçti.73.dakikada obertanla durumu 2-0 yapan kırmızı şeytanlar bu dakikadan sonra oyunun kontrolünü tamamen ele geçirdi ve 77.dakikada,Bebe'nin golü maçın skorunu belirledive kırmızı şeytanlar maçı 3-0 kazanarak puanını 10!a çıkardı.

Grubun diğer maçında ise Valencia evinde Glasgow Rangers'ı 3-0 yenerek puanını 7'ye çıkararak 2.liğe yükseldi.glasgow ise 5 puanla 3.sıraya geriledi.

Portekizde müthiş maç

O.Lyon forvetlerinden yoksun olarak gittiği portekizde,maçın 67.dakikasında 4-0 geriye düştü.Fransız temsilcisi,75-85 ve 90+4'te attığı gollerle maçı 4-3 getirdi ve benficaya ecel terleri döktürdü.Maçta bir kaç dakika daha olsaydı maçın 4-4 gelmesi işten bile değildi.Bu gece 0-0 biten maçlara inat 7 golün atıldığı maç futbolseverlere keyifli dakikalar yaşattı.

Totenham Interi Londrada devirdi(Bir yıldız doğuyor)


Totenham italyada intere karşı,maçın sonlarına 4-1 geride girmesine rağmen maçı 4-3 getirmiş ve maö bu skorla bitmişti.Maçın büyük bir bölümünü,10 kişi oynayan totenham son dakikalarda interi zorlamıştı.Ingilterede ise italyadakinden daha iyi bir totenham vardı ve interi 3-1 yanmeyi başardı.totenham'ın bu galibiyetinde,totenham'ın sağ beki gareth bale'e bir parantez açmak gerek.Yaptığı 2 asistle yıldızlaşan yaptığı driplinglerle gözlerimizin pasın silen son golün asistini yaparken yaptığı depar gözlerimin pasını sildi.

interde ise Eto'o fırtınası sürüyor şampiyonlar liginde 4.maçlar sonunda 7.golünü atan eto'o,italyada gol krallığında lider durumda.Totenham deplasmanındada bir kez daha ortaya çıktıki interin deplasmanda kazanamama sıkıntısı devam ediyor.